10 Temmuz 2015 Cuma

En iyi 10 plajımız

   Kalkan ve Kaş arasında bulunan Kaş – Kaputaş Plajı 
 Plajın sahili, çakıl ve kum. Plajın etrafında herhangi bir işletme bulunmuyor, tertemiz denizi ve el değmemiş doğasıyla dikkat çekiyor.








      Dalyan İztuzu Plajı 
 İztuzu plajı 4,5 km’lik bir uzunluğa sahiptir. En önemli özelliği ise CarettaCaretta’lara ev sahipliği yapmasıdır.






Kaş – Patara Plajı 
 Akdeniz sahillerinin en gözde plajında aynı zamanda Apollo Tapınağı yer almaktadır.

      





 Kemer – Phaselis Plajı 
 Kemer’in 16 km batısında yer almaktadır.









Çeşme – Altınkum Plajı 
 Ilık bir rüzgar, sıcacık bir güneş ve soğuk deniz suyu sevenler için ideal bir deniz.




        



Muhteşem bir doğa içerisinde saklı 
Fethiye – Ölüdeniz Plajı










 Ege’nin muhteşem manzarasını doya doya seyredeceğiniz
Marmaris – İncekum Plajı








      Gökçeada – Kefalos Plajı 
 Windsurf ve kitesurf sporları merkezi olarak popüler olan Ege’nin en soğuk plajı







       Bozcaada – Ayazma Plajı 
 Ayazma’nın suyu, sıcak yaz günlerinde serinlemek için ideal








      Ayvalık – Sarımsaklı Plajı 
Güzel bir kuma sahip plajlardan biri olan Sarımsaklı, 8 km uzunluğa sahiptir


Büyükler için boyama



Son zamanların en gözde etkinliği, yetişkinler için hazırlanan boyama kitabı oldu. İngiliz İllustrator Johanna Basford tarafından hayata geçirilen “Secret Garden” yani “Esrarengiz Bahçe” büyükler için çok eğlenceli bir hobi, muhteşem bir terapi oldu. Yok satan bu boyama kitabının ilk basımı 2013’de yapılmış ve bugüne kadar milyonlarca satış yapmış. Kitap satış rekoru kırınca, ikinci versiyonu olan “Gizemli Orman”ın gelmesi hiç gecikmemiş. Türkiye’de Edam Yayınevi kitabın yayın haklarını satın almış.


İnsanı zaman kavramından soyutlayan, kafa dinlemek için mükemmel bir kitap.  Kitabın içinde boyama sayfaları dışında, desen tamamlama sayfaları da var. Tüm desenler Ressam Johanna’nın elleriyle tek tek çizilmiş. İlham kaynağı ise küçükken dedesinin yaşadığı  İskoçya'nın Arran Adası'nda bulunan evi olmuş.







Kitabı tüm kitabevlerinde bulabilirsiniz. Bir ara fiyatı 25 TL’ye kadar çıkan kitabı şu an www.dr.com.tr dan 18.25 TL’ye temin edebilirsiniz. Tabi ki yanında bir de boya kalemlerine ihtiyacınız olacak. Size tavsiyem sıradan bir kuru boya kullanmamanız. Çünkü küçük alanlarda çok silik oluyor. En iyi kuru boyalar faber-castell ve play-doh. Büyük desenler için farklı kalemler isterseniz, keçeli ucu olan stabilo point 68’ler çok ideal. Stabilo 88 ise desenlerin etrafına kontür çekmek için uygun.

Kitabı sizlere  şiddetle tavsiye ediyorum. İyi eğlenceler…


                                                                      Hülya TUNÇ

5 Temmuz 2015 Pazar

Kahvenin hikayesi

        
         Kahve ilk olarak Habeşistan’da keşfedilmiş ve yıllar boyunca kahve çekirdekleri çiğnenerek veya parçalanıp yağla karıştırılarak yenmiştir. Daha sonra Yemen, Mekke ve Kahire’ye yayılan kahve, 16. yüzyılın ortalarında İstanbul’a gelmiştir. Kahve İstanbul’dan sonra 17. yüzyılın ortalarından itibaren Avrupa’ya ulaşmıştır. 


             Kahvenin anlamı “keyif veren içki”dir. Türkler Kanunî Sultan Süleyman devrinde kahveyle tanışmışlardır. Kahve Yemen Valisi tarafından İstanbul’a getirilmiş ve Türklerin kendilerine has pişirme tarzından dolayı  Türk kahvesi ismini almıştır. Türk kahvesi, eskiden çiğ çekirdek olarak satılır, evlerde kavrulur, el değirmeninde çekilerek kullanılırdı.  1871 yılında Mehmet Efendi, çiğ kahveyi kavurup öğüterek hazır olarak satmaya başladı. Osmanlı zamanında adına ‘kara inci’ denilen kahve, saray mutfağının vazgeçilmezleri arasındaydı.

         İlk kahvehane İstanbul’da Kanunî döneminde iki Suriyeli tarafından açılmıştır. Daha sonra kahvehaneler tüm şehre yayılmıştır . Osmanlıda güne kahve ile başlanırdı ve bu günün ilk yemeğine kahve altı denirdi, zamanla bu ad kahvaltı olarak değişti.

          Uzmanlar, Türk kahvesinin  sağlık için faydalı olduğu konusunda hem fikirler. Kahvenin telvesi fincanın altında kaldığı için vücuda alınan kafein miktarı da yok denilecek kadar azdır. Dozunda içilen yani günde 3 fincanı geçmeyecek kadar alınan kahve, zihin açılmasına, sindirimin kolaylaşmasına, baş ağrılarının azalmasına, vücudun dinlenmesine neden olur. Kahve alzheimer hastalığına karşı da tavsiye edilir. Fakat ülser hastaları ve hamilelere tavsiye edilmez.

            Türk kahvesinin yapılışı:


İyi  kahve soğuk su ile yapılır. İmkan varsa mangalda, kömür ateşinde 15 dakika pişirilir. Bakır cezvede soğuk suya koyulan kahve, bir kere karıştırılıp ateşe konur. Her fincan için iki çay kaşığı kahve, arzuya göre şeker konur. Kaynayıp köpüklenen kahve ateşten alınır ve ilk köpük, fincanlara pay edilir, kahve yeniden ateşe konur. Kalan kahve bir taşım daha kaynatılır ve fincanlara boşaltılır. Kahvenin yanında ikram edilen su, önce içilerek ağızda kalmış tatların giderilip, kahve tadının alınması içindir. Kahvede makbul olan acı kahve ve yanında lokum ya da tatlı ikramıdır.

Afiyet olsun...

                                                                                 

                                                                                               Hülya TUNÇ

2 Temmuz 2015 Perşembe

MUCİZE İÇECEĞİMİZ “KEFİR”

    
      Kefir 5000 yıl önce Orta Asyada yaşayan Türkler tarafından bulunmuştur. Hayvanların sütlerinden yararlanan Türkler mayaladıkları süt ürünlerini her zaman yanlarında taşımışlardır. At sütünden kımız, koyun ve keçi sütünden kefir üretmişlerdir. Yoğurttan , peynirden önce kefir keşfedilmiştir.

      Kefire hastalıklara şifa olması nedeniyle “Peygamber danesi, peygamber darısı''da denilmektedir. Kafkasya’da su yerine kefir içildiği bilinmektedir ve hiçbir kanser vakasına rastlanmamıştır.

        Laboratuarlarda yapılan analizlerde, kefirin probiotik bakteri ve maya zenginliği yönünden doğal fermente bir süt ürünü olduğu ispatlanmıştır. Tedavileri destekleyici özelliği ile hastalara önerilmiştir.




         İnsan vücudunda kendi hücrelerinin 10 katı kadar (100 trilyon) faydalı bağırsak mikrobu bulunmaktadır. Faydalı bağırsak mikropları, yararlarının yanında dışarıdan gelen zehirli maddelere karşı koruyucu bir bağırsak tabakası oluştururlar. Bağırsaktaki zararlı mikroplar lehine dengenin bozulması birçok hastalığa yol açar.

         Son yıllarda işlenmiş gıdaların tüketimindeki artışa karşı; kefir, boza, turşu vb. gibi geleneksel fermantasyon gıdalarının az tüketilmesi, vücudumuzun probiyotik dengesini alt üst etmiştir. Kefirin tadı ekşimiş ayrana, görüntüsü karnabahara benzer. Kefir ekşidikçe faydası artar. Kefir mayanız yoksa Ziraat fakültesi gibi bazı fakültelerden, aktarlardan temin edebilirsiniz.

 Kefirin faydaları:

- Besin alerjilerini ve ekzemayı önler
- Kronik enflamatuvar (iltihabi) hastalıkların oluşumunu engeller.
- Bağışıklık sistemini güçlendirir kanseri önler.
- Yiyeceklerin hazmını kolaylaştırır.
- Yaşlanmayı yavaşlatır.
- İshali önler ve tedavi eder.
- İdrar yolu iltihaplarını önler.
- Kabızlığı tedavi eder.
- Böbrek taşlarının oluşumunu azaltır.
- Vitaminlerin (K vitamini, biyotin, B12, niasin vb) sentezini yapar.
- Bağırsak duvarını zararlı maddelerden korur.
- Zararlı maddelerin kan dolaşımına geçmesini engeller.

          Kefirin yapılışı:

          Kefir yapımında mümkünse keçi sütü kullanılır, süt kaynatılır cam bir kap içinde ılıtılır , 1 çorba kaşığı kadar kefir mayası atılır ve süt iyice karıştırılır. Kabın kapağı kapatılır (asla metal bir kapak veya süzgeç kullanılmaz) ve süt 20-25 C 'de bir yerde bırakılır. Kap içindeki süt 18-24 saat sonra pıhtılaşır. Maya miktarı az ve ortam soğuksa mayalaşma gecikir. Mayalanmış süt süzgeçten ya da tülbentten süzülür. Süzgeç üzerinde kalan maya tekrar kullanılır. Maya hemen kullanılmayacaksa daneler yıkanır, daneleri örtecek kadar kavanoza süt konulur ve ağzı kapalı cam bir kavanoz içinde buzdolabında saklanır.          

        Kefirle sağlıklı günlere...

                                                                                            HÜLYA TUNÇ


1 Temmuz 2015 Çarşamba

UNESCO Dünya Mirası Listesi ve Türkiye


                Türkiye, 13 adet kültür varlığımızla  UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer almaktadır.

            16 Kasım 1972 tarihinde  Paris’te UNESCO tarafından toplanan konferansta, tüm dünyanın ortak mirası olarak kabul edilen, kültürel ve doğal varlıkları dünyaya tanıtmak, evrensel mirasa sahip çıkacak bilinci oluşturmak amacıyla  “Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme” kabul edildi. Dünya genelinde UNESCO Dünya Miras Listesi’nde 1007 adet kültürel ve doğal varlık bulunmaktadır. Bunlardan 779 adedi kültürel, 197 adedi doğal, 31 adedi ise karma varlıktır. 

             UNESCO Dünya Miras Listesi’nde Türkiye’ye ait 13 adet asil, 62 adet geçici varlık yer almıştır. 

Asil kültürel varlıklarımız ;



Doğal varlıklarımız ;





     Geçici kültürel varlıklarımız ; 

     Kültürel olarak;

1-Efes (İzmir)  [1994]
5-Alanya (Antalya) [2000]
26-Gordion (Ankara) [2012]
44-İznik (Bursa) [2014]

Karma olarak;

61-Kekova (Antalya) [2000]

Doğal olarak ;

listede yer almaktadır.